PEYGAMBERİMİZE MEKTUP (Şeyma Bağcı)


Söze nasıl başlanır bilemiyorum. Bir kul Rabbinin sevgilisine nasıl mektup yazar? Dilimin dönmeyeceğinden korkuyorum. Yoluna kurban olduğumuz, hayatına hayran kaldığımız nur yüzlü gül kokulu Efendim, beni kapından kovmandan korkuyorum.
Sen ki kanına susamış amansız düşmanlarına bile sevgi ve merhametle karşılık verensin. Ardı arkası kesilmeyen o zulümlerin olduğu günlerde birkaç sahabi gelerek sana kafirler için beddua etmeni istemişti de sen: ''Ben lanet etmek için değil rahmet olmak için gönderildim.'' buyurmuştun. Ey rahmet padişahı sana muhtaç, kapındaki bu misafiri gönlünden içeri almaz mısın? Rahmet şerbetinden, merhamet suyundan vermez misin?
Mute Savaşı'nda şehit düşen evlatlığın Zeyd'in evine gitmiştin. Zeyd'in kızı baba acısıyla boynuna sarılmıştı. Sen de bir yandan küçük yetimi kucaklayıp bir yandan da hıçkıra hıçkıra ağlamıştın. Yanında bulunan bir arkadaşın dayanamayıp: ''Ey Allah'ın Elçisi bu nedir?'' diye sormuştu sen de: ''Bu sevenin sevgilisini özleyişidir.'' buyurmuştun ya sultanım biz de seni senin Zeyd'i özlediğin gibi özlüyoruz.
Bir gün Hz.Abdullah'ın bacağı ağrıyordu. Ahmet bin Hanbel: ''Sevdiğinin ismini an bacağının ağrısı geçsin.'' demişti. Hz.Abdullah ''Ya Muhammed'' demişti de ağrısı geçmişti ya Efendim biz de seni Abdullah'ın seni sevdiği gibi seviyoruz. Ey kırmızı güllerin güzelliğinden de güzel sevgili, bizim de kalbimiz ağrıyor. Derde deva bulmaya geldik kapına ismini zikretmeye ''Ya muhammed'' demeye geldik. Abdullah'ın ağrısı nasıl mübarek isminle geçtiyse şüphesiz kalbimizdeki ağrıda seninle şifa bulacak.
İslamın ikinci büyük meydan sınavında Uhud'da sevgili arkadaşlarının onlarcası şehit düşmüştü. Senin de yanağın yarılmış dişlerin kırılmış diş etine demir parçaları saplanmıştı. Ve sen büyük küçük bu acıların yaşandığı sıcak dakikalarda bir dağın yamacına sinip bütün bunlara sebep olan mekkeli putperestlerin bağışlanması için dua ediyordun. Bir yandan da yanağından ve dişlerinden dökülen kanları elinle silerek toprağa düşmesine engel olmaya çalışıyordun. Bu durumu gören arkadaşların: ''Ey Allah'ın Elçisi niçin kanınızın toprağa düşmemesi için o kadar uğraştınız?'' diye sormuştu. Sen de ''Allahın bir topluma gönderdiği peygamberi o toplum kanını toprağa düşürecek kadar yaralarsa Allah o toplumu yok eder buyurmuştun''. Ey güzeller güzeli nebi! Asırlar sonra Uhud Savaşı senin sayende facianın eşiği Uhud değil de şefkatin zirvesi Uhud olarak geliyor aklımıza.
''Sen olmasaydın kainatı yaratmazdım.'' buyuruyor Rabbim, Ey yaratılışımızın sebebi Efendim, gel Ey Nebi! Sensiz sadece geceler karanlık değil, sensiz gündüzlerimiz de karanlık. Gündüzlerimizi aydınlatmaya, gönlümüze nur olmaya gel. Ey tüm insanların sevgilisi Ebubekir'in dostu, Ömer'in yoldaşı, Osman'ın hayası, Ali'nin kılıcı selam olsun sana! Şeyma Bağcı
Pazartesi, Nisan 26, 2010 tarihinde Unknown tarafından kaydedilmiştir , | 1 Yorum »

1 yorum:

melek dedi ki... @ 28 Mayıs 2010 22:25

mükemmel çok güzel olmuş