AŞKIN TARİFİ

Tartışıyorlardı
‘Sevmiyorsun’ dedi kadın
Adam ‘bilmiyorum bizimkisi alışkanlık mı yoksa sevgimi’ dedi
‘Aşk ey aşk’ diye mırıldandı kadın,
‘Aşk dediğin nedir’ diye sordu adam
Kadın; ‘paylaşmaktır’ dedi ve ‘karşılıksızdır’ diye ekledi
‘Paylaşmak derken hayatı, dünü, bugünü, yarını kastediyorum’ dedi
‘Paylaşılmamak vardır aşkın doğasında’
Aşk; Âşıkla maşukun hayata karşı işlediği en doğru suç ortaklığıdır,
Başkaldırıştır hayatın tek düzeliğine, bütün sıradanlığına
Acıdır, elemdir, bülbülün güle nidasıdır,
Özlemidir,
Bir kamışın bataklıktan koparılışına ağlayışıdır,
Birkaç günlük ömür için kelebeğin şükrüdür, niyazıdır…
Ondan korkup kaçmak hiç kimseye yakışmaz,
Ve yargılanmaz, suçlanmaz, karalanmaz aşk’ dedi.

Adam; ‘Sen maşuk ol, ben zaten aşığınım’ dedi.
Kadın; ‘Aşk cesaret ister, kocaman bir yürek ister
Bağlandığını sandığında, karşındakine hayır deme şansı vermektir,
Sessiz elemdir, hıçkırıktır kimsenin duymadığı, bilmeden tanımak,
Görmeden sevmektir, koşulsuz bağlanmaktır, O’nun gibi olmayı istemektir,
İsmini duyduğunda kalp atışının hızlanmasıdır.
Dayanabilir misin’ dedi.

Adam birden; ‘Ben, çöller aşar, uğruna kör olurum, dağlar deler yoluna revan olurum’ dedi
Kadın kendinden emin; ‘Sen ancak küpünü delersin keskin sirke misali’ dedi
Dağlar aşk ile delinir, çöller aşk ile geçilir, aşk için yalnızlık seçilir.
Aşk, rüzgârın ağaçların arasında dolaşırken çıkardığı sesi dinleyip
sevgilisinin yanında olmadığına hayıflanmaktır, yalnızlıktır aşk’ dedi kadın.
‘En büyük aşklar yalnızken yaşanmış, biri kırlarda çobanlık yaparken,
Biri nehir kenarında, biri mağarada aşkın sahibine aşık olmuş’…

Adam terlemişti, öfkelenmişti,
Yumruklarını sıktı, ne dese kadın anlamıyordu.
‘Ama ben seviyorum, söylediklerini yapabilirim, canımı iste vereyim,
İşte yüreğim’ dedi ve belinden,
kabzasında ‘ya baki, entel baki’ yazan hançerini çıkarıp,
dokundurdu sol göğsüne,
ardından aşk kırmızısı kanlarla kalbini sundu kadınına.

Kadın korkmuştu, biraz ürkek, biraz suçlu bir tavırla uzaklaşmaya başladı hızla,
Ya adam gerçekten âşıksa diye düşündü, nereye gittiğini bilmiyordu,
‘Fazla mı naz ettim acaba dönmeli miyim’ diye iç geçirdi,
Kadının adımları yavaşlamıştı adamın nabzı gibi.
Ama çok geçti artık,
Adam yere yığıldı ve hayatını saniyelere sığdırarak gözlerinin önünden geçirdi,
Zaman akıp gidiyor, göğsünden sızan kan akıp gidiyor,
kadını uzaklara gidiyor, hem de yüreğine basa basa gidiyor,
ruhu bedeninden akıp gidiyordu.
Kadınının ardından son kez baktı,
O uzaklaştıkça duyduğu tık tık topuk sesleri,
avucunda atan kalp ritmi gibi ağırlaşıyor, duyulmaz oluyordu.
Boğazını tıkayan kan pıhtısını atarcasına hafif bir öksürük
ve son bir gayretle hırıltılı bir ‘hu’ ile ‘aah minel aşk’ diyebildi…

Bir acıyla irkildi ve uyandı adam, doğruldu yatağında,
Kadını yanında her şeyden habersiz yatıyordu.
Yanağına bir buse kondurdu hafiften
Ve aklına geldi, rahatladı, tarifini yeni bulmuştu;
‘Aşk, uyandığınızda rüyanızı yanınızda bulmanızdır.
Düşlerinizin gerçek olmasıdır…’ diyerek tekrar uykuya daldı.
“Aşkın gerçek sahibine aşık olmanız dileğiyle…”
Şener İŞLEYEN 30/04/2002 
Pazartesi, Mart 16, 2009 tarihinde Unknown tarafından kaydedilmiştir , | 0 Yorum »

0 yorum: