VESAYET, KUMPAS, PARALEL YAPI
Kral
İngiltere’nin Troya arabasını çeken üç at ABD, İsrail ve Rusya’nın oluşturduğu küresel
güçler ve devlet içindeki faiz ve rant çevreleri son zamanlarda Türkiye’de herkes
tarafından kabul görmüş, sözü geçen, güvenilir bir cemaat vesayeti, yargı
vesayeti, emniyet vesayeti, etnik köken ve mezhep farklılıkları nedeniyle
örgütleşen azınlıklar vesayeti, medya vesayeti, finans vesayeti, ve bu vesayetleri iktidarla çarpıştırarak
kurdukları kumpasla Türk halkı üzerinde olumsuz bir algı vesayeti oluşturma çabası içine girmişlerdir. Maksatları,
mevcut iktidarı oluşturan hükümeti ve başbakanı yıpratma, görevden el çektirme,
oy potansiyelini düşürme gibi görünse de asıl
amaç Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkma idealidir. İşin garibi
kullanılan bu çevreler, kullanıldıklarını çok geç anlamaktadırlar ve
kullanıldıklarını anladıklarında ise iş işten geçmiş, hainler emellerine
ulaşmış olmaktadır. Tıpkı Abdülhamid Han döneminde ordunun, yargının, medyanın,
milliyetçilerin, şeriatçıların, Bediüzzaman, Elmalılı Hamdi Yazır, Mehmet Akif
Ersoy gibi âlimlerin ve padişaha muhalefet eden halkın geç anladıkları gibi.
Vesayet; demokratik bir seçimle gelen ve gücünü halktan alan,
icraatlarını halk adına yapan idari ve merkezi yönetimlerin görevlerini
kanunlar, kararnameler ve yönetmeliklerle alt birimlerine ve Cumhuriyet
rejiminin diğer erklerine devrettiği ve üzerinde iktidarın denetim, atama,
tayin, görevlendirme yetkisi olan ve iktidarı temsil eden yönetim biçimidir.
Örnek olarak, günümüzde valiler idari ve merkezi yönetim adına, bazı
bakanlıklar adına merkezi yönetimin taşra teşkilatını temsil eden yönetimledir.
Belediyeler de İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü adına yine
merkezi yönetimin taşradaki teşkilatlarıdır. Valiliklerinde Belediyeler
üzerinde kanunlarla verilmiş bazı konularda vesayet yetkisi vardır. Ancak son
dönemlerde vesayet, asıl iktidarın başka güç odaklarında olduğu rejim modeli
haline dönüşmüş durumdadır. Bu güç odakları ordu, yargı, medya, lobiler, bir
etnik grup, bir dini grup ya da küçük bir toplumsal sınıf olarak karşımıza
çıkmaktadır. Demokratik sistemlerde seçimle iş başına gelmiş iktidarlar, bu güç
odaklarının risk olarak gördükleri ya da beğenmedikleri kararlar alırlarsa
derhal gerekli mekanizmaları harekete geçirerek engellerler. Bazen de doğrudan
müdahale etmek zorunda kalırlar. Seçimle iş başına gelmiş iktidarlar ve
muhalefetler haricindeki güç odakları tarafından hükümete alternatif olarak
konumlanan vesayet birimlerinin ortak yanları yapılan her şeyin ülkenin
menfaatleri için olduğunu söylemeleridir. Adeta kendilerini ülkenin gerçek
sahipleri olarak görürler. Bunun aksini iddia etmek onlara göre vatan hainliği
ile eşdeğerdir.
Bazen
de halk tarafından demokratik seçimle gelmiş iktidarın içine, kanunlara göre
atanmış, tamamen iyi niyetli, çalışkan, dürüst bireyler olarak ortaya
çıkmaktadırlar. Bu bireyler, güvenilir olduklarını hissettirdikleri belli bir
zaman sonra gerek ülke üzerinde kötü emelleri olan iç ve dış güçlerin
yönlendirmeleri neticesinde aldatılarak ve gerekse şahsi istikballeri uğruna,
demokratik sistemle seçilmiş iktidardan daha fazla vatanseverlik ve hizmet
edebilirlik düşüncesiyle gizli bir örgütlenme içerisine girerek paralel yapı adı verilen vesayet
sistemini oluştururlar. En belirgin yöntemleri kasıtlı olarak hizmetleri
sekteye uğratma, iktidarın doğru yaptıklarını yanlış gösterme, kasıtlı hata
yapma, yolsuzluk, rüşvet ve kara propaganda olup, zaten devletin içinde
seçilmiş veya atanmış görevliler olarak iktidar adına çalışıp, başkaları adına “kumpas” kurarak ve başkalarının
güvencesi altında iktidarı başarısız gösterme, itibarsızlaştırma veya içerden
yıkma gayretleridir. Esas vatan hainliği de tanımı itibariyle budur.
Halbuki
demokratik cumhuriyet yönetim sisteminde yasama, yürütme ve yargı erklerinin göreve
geliş biçimleri ile görevleri kanunlarla belirtilmiş, aksi bir uygulamayla bu
erkleri yıkmaya çalışmak, darbe yapmak vatan hainliği olup suç teşkil etmektedir.
Seçilmiş iktidarların başarısızlıkları ya da yanlış icraatları yine seçilmiş
muhalefetin icraat ve söylemleriyle halka aktarılıp, bir sonraki seçimle devam
veya tamam kararı halkın oylarıyla belirlenmektedir. Burada seçilmiş
iktidarların en büyük hatası, atadığı veya seçtiği astlarına aşırı güven,
yetersiz denetim ve güçler ayrılığı ilkesinin verdiği rahatlıktır.
Bu
itibarla son zamanlarda ülke üzerinde vesayet baskısıyla kumpas kurmaya ve
paralel yapı oluşturmaya çalışan medya, yargı, finans ve örgüt başlıklarını ele
alacağız.
0 yorum:
Yorum Gönder